"Yeryüzünde hiç kimse, işlerini yabanıllar, köylüler ve taşralılar kadar derinlemesine ve her yönüyle incelemez; bu nedenle, Düşünce' den İş'e geldikleri zaman, her şey tamamdır."
H. DE BALZAC
"Beyler," dedi bay Keating, "bugün üniversitede en iyi şekilde faydalanmak için gerekli olan bir beceriden söz edeceğiz -okumadığınız kitapları analiz etme becerisinden." Susup etrafına baktı. Çocuklar gülüyordu.
"Üniversite muhtemelen şiir sevginizi yok edecek. Saatler süren sıkıcı analizler, tahliller ve eleştiriler sağ olsun. Üniversite ayrıca sizi edebiyatın her çeşidi ile karşı karşıya getirecek: Bunların çoğu bir solukta okumanız gereken büyüleyici çalışmalar, bir kısmı da veba gibi uzak durmanız gereken ıvır zıvırdır."
Konuşurken bir yandan da sınıfın önünde bir aşağı bir yukarı yürüyordu. "Diyelim 'Çağdaş Roman' adında bir ders alıyorsunuz. Balzac'ın Goriot Baba'sı, Turgunyev'in Babalar ve Oğullar'ını okuyorsunuz ama iş final ödevinizi hazırlamaya gelince bir de baktınız ki 'Karasız Taze' adındaki bir romanda -roman terimini burada cömertçe kullanıyorum- anne baba sevgisine dair bir yazı yazmanız isteniyor. Romanın yazarı da profesörünüzden başkası değil."
H. de Balzac: "Millet edebiyatı olan topluluktur!" diyordu değil mi?
Biz, kendi edebiyatını bilmeyen, kendi dilinin inceliklerinden ve kendi tarihinin zenginliklerinden haberdar olmayan nesiller yetiştiriyoruz.
Tarih şuuru, bir milletin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden, edebiyatından kopan bir milletin geleceğine kim endişelenmeden bakabilir?
Bütün ruhlarda, hatta en zayıf olanlarda bile,
Şiddetli bir heyecanı bir dinginlik izler, çünkü
Duygular sonsuz olsalar da uzuvlarımızın sınırı vardır.
H. de BALZAC
"Diyelim ki 'Çağdaş Roman' adında bir ders alıyorsunuz. Bütün sömestr boyunca Balzac'ın 'Goriot Baba'sını, Turgenev'in 'Babalar ve Oğullar'ını okudunuz ama iş final ödevinizi hazırlamaya gelince bir de baktınız ki 'Kararsız Taze' adındaki bir romandaki -roman terimini burada cömertçe kullanıyorum- anne baba sevgisine dair bir yazı yazmanız isteniyor. Romanın yazarı da profesörünüzden başkası değil."
Bu noktada Nabokov’un dehası hakkında hüküm vermek mümkün olmayabilir ama Nabokov’un kendisi, böyle hükümler vermeye gayet hevesliydi. Ömrü boyunca, diğer yazarlarla alay etmekten vazgeçmemişti: T.S. Eliot’a “dolandırıcı ve sahtekar” demişti; “karakterleri günah işleyerek İsa’yı bulan” Dostoyevski’nin, alabildiğine basmakalıp ifadelerle, İncil’e dair laf ebelikleriyle dolu metinler yazan Faulkner’ın ve melodramatik, berbat bir tarzı olan Pasternak’ın ahlaki vaazlarını küçümsemişti. Aynı şekilde Hemingway, Henry James, Balzac, Ezra Pound, Stendhal, D.H. Lawrence, Thomas Mann, Andre Gide, Andre Malraux, Jean Paul Sartre ve bir grup olarak kadın yazarları ciddiye almıyordu. Nabokov, kendisi bazen itiraz etse de, sanat için sanatı simgeleyen bir insan haline gelmişti: Hikayenin biçimsel ihtiyaçlarını her tür ahlaki kaygının önünde tutan müstehzi bir deneyci.
Kitaptaki Güzel Alıntılar
ZENGİNLİĞİNİZ DOSTLARINIZ OLSUN. WILLIAM SHAKESPEARE
Gönüllüler olmaksızın kurbanlar da olmaz.
Bilge kişilerin aklı ve yılların deneyimi atıflarda ebedileşir. BENJAMIN DISRAELI
Başkalarının yanlışlarından öğrenmeliyiz. Hepsini kendimiz yapacak kadar çok zamanımız yok. GROUCHO MARX